Genel

Basın ve Feminist Yalanlar: Örnek Analiz

7 Mart 2018 tarihli haber: ntv.com.tr/kadina-siddet/istanbuldaki-chpli-belediyelerde-calisan-kadinlara-8-mart-izni,YaQcqXraN0qs5iagRVi4lQ

Haberin arşivlenmiş biçimi: indir

8 Mart arifesinde yayınlanmış bu haberde feminist yalanları ve basının bu yalanları nasıl servis edip halkı yanılttığının küçük bir örneğini satır satır inceleyeceğiz.

Kadınlar 8 Mart’ta neden izinli? Bunu yapan belediyeler ayrımcılık yapıyorlar, Anayasa’yı ve İş Kanunu’nu çiğniyorlar.

İş Kanunu Madde 5 – Eşit davranma ilkesi: İş ilişkisinde dil, ırk, renk, cinsiyet, engellilik, siyasal düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplere dayalı ayrım yapılamaz.

CHP’li belediyelerin erkek çalışanların kafaları biraz çalışıyorsa ayrımcılık davası açarlar. Bunu da yapamıyorlarsa Çalışma Bakanlığı’na yazılı şikayette bulunurlar. Aslında bu yazı burada bitmeli çünkü feminizmin, yani kadınları mağdur göstererek aile ve toplum düzenini bozma amaçlı fitne ideolojisinin ikiyüzlülüğünü ortaya koymuş olduk. Ayrımcılık erkeğe yapılırsa feminizm buna ayrımcılık demiyor. Çünkü kadının mağdurluğu bir dogmadır, yani kanıtlanması gerekmeyen ezber edilen dayanaksız bir inançtır. Feminizm dogmatik bir dindir. Hristiyanlıkta 1+1+1’in 1’e eşit olması gibi. Bu bir dogmadır ve tartışılamaz. Ayrımcılık yalnızca kadının aleyhine olursa ayrımcılıktır! Ne var ki feminizmin hipnozu çok güçlü. Yazıdaki bütün çelişkileri tek tek göstereceğiz.

“Türkiye’de ayrımcılığın, ötekileştirmenin ve insan hakları ihlallerinin tavan yaptığı bir dönemdeymişiz.” Doğrudur. OHAL var, gereksiz bir savaş var. Cemaat bahanesiyle yargısız infaz var. Partili-partisiz ayrımı doruğa çıktı. Peki bunların kadınların mağdurluğuyla ilgisi ne? Hiç.

“CHP’li belediyeler sosyal demokrattır.” Bir feminist yalan söylemiyorsa ölmüş demektir. Sendika düşmanı CHP’li belediyeler bütün işçileri taşeronlaştırdılar. Çankaya Belediyesi’nin zabıtalarının bir zamanlar kağıt toplayıcılara attığı dayaklar ünlüdür. Şimdi kağıt toplama işini de şirketlere verdiler. Eğer sosyal demokratlık buysa kadınlar mağdurdur, dünya düzdür.

“Eşitlik herkes için temek haktır.” Onun için mi erkekleri çalıştırmaya devam ederken kadınlara izin verdiniz? Evet, feminizmin eşitlikten kastı hep buydu.

“CHP’li belediyeler, kadınların istihdama katılabildiği, özgürce dolaşabildiği, farklı alanlarda kendilerini geliştirebildiği ve erkek egemen anlayışın hüküm süremediği yerler.” AKP’li ve MHP’li belediyelerde kadınların istihdam edilmediğini sanan embesiller var mı gerçekten bu ülkede? Kadınların dolaşamadığı belediye var mı? Kadınların kendini geliştiremediği belediyeler mi var? Hangi AKP’li veya MHP’li belediye açtığı meslek veya sanat veya dil kurslarına kadınların girmesini engelliyor? Hangi AKP’li veya MHP’li belediye düzenlediği konferans, panel ve benzer kültürel etkinliklere kadınları çağırmıyor? Feminizm masallar uydurmak zorunda çünkü kadınlar giderek daha fazla kayırılır ve erkekler mağdur edilirken insanları bunun tersine inandırmak için yalan söylemek zorundasınız. “Erkek egemen nedir?” diye sorsak yanıt verecek hali yok Kaftancıoğlu’nun, o konuda yorum yapmaya gerek yok şimdilik…

“Bugünkü devlet anlayışının kırıp döktüğü toplumsal cinsiyet eşitliği…” Türkiye’de kadın hiç ikinci sınıf olmadı ki. Feminizm Türkiye’ye Batıdan ithaldir. Kadın Yahudilikte ve Hristiyanlıkta ikinci sınıftı; Kitabı Mukaddes’i inceleyen herkes bilir. Türk toplumu geleneksel olarak kadına kötü muamele etmedi; İslam’dan önce de, sonra da. Mecelle’de kadının boşanma hakkı vardı. Kadına seçme-seçilme hakkı bir çok Avrupa ülkesinden önce Türkiye’de verildi. AKP dönemine gelindiğinde 2003 yılında yürürlüğe giden Medeni Yasa’nın boşanmayla ilgili maddelerinde kadın kayırıldı. Kadın 2010 Anayasası’nda açıkça kayırıldı. Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi yasasını AKP çıkardı. Türkiye’yi kadın sığınma evleriyle donatırken tek bir erkek sığınma evi açmayan AKP idi. Kadın KOBİ’ler ve çiftçiler açıkça kayırılıyor. AKP’nin Kadın Bakanlığı durmadan kadını kayırma kampanyaları yapıyor. AKP savunucusu değiliz, AKP’ye muhalifiz ancak bütün bunlar AKP döneminde olmuşken bugünkü devlet anlayışı neyi “kırıp dökmüştür”? Arada basın oyalansın diye itin önüne kemik atar gibi verilen kışkırtıcı demeçler mi oluşturuyor bu algıyı? Öyleyse iki olasılık var: Ya feministler gerçekten işe değil, lafa bakacak kadar geri zekalılar ya da herşeyin farkındalar ama insanları aptal yerine koyuyorlar.

“Yol yapmayı, çöp toplamayı 21. yüzyılın en büyük hizmeti gibi sunanlar…” Evet, bunlar benzersiz hizmetler değil ama TEMEL hizmetler. Yol yapmayan, çöp toplamayan bir belediye var olamaz. CHP’li belediyeler yol yapmakta ve çöp toplamakta AKP’li ve MHP’li belediyelerden daha iyi olmaya çalışmıyorlar. Ama goygoyda, yaygaracılıkta, ikiyüzlülükle yarış halindeler. Ayrıca bu sözleri söyleyenin zihninin arkaplanında o yolları yapan, çöpleri toplayan belediye çalışanlarının TÜMÜNÜN erkek olduğu bilgisi var. Kadınların erkeklere havale ettikleri toplumsal işlevleri hafife alma ve kibir var bu sözün arkasında. Bu feministin zihninin derinliklerine girsek temizlik, inşaat ve kanalizasyon işçilerini hakir gördüğünü bulacağımıza eminim. Emeğiyle helal para kazanan, karısını ve ailesini geçindiren erkekleri hakir görmek… Feminizm budur.

“10 kadından en az üçü 18 yaşının altında evlendiriliyor.”

1) 18 yaşının altında evlenmenin kategorik olarak kötü olduğu iması yapılıyor. İlköğretimi bitirmiş ve diyelim ki çiftçilikle geçinecek olan bir kadın evlenmek için neden yirmisini beklesin? 2) Peki, 10 erkekten kaçı 18 yaşının altında evlendiriliyor? Elbette bu veri feminizmin ilgi alanına girmiyor çünkü feminizm erkeğin kahrı pahasına kadının yücelebileceği yalanını söyler. 3) Eskiden 18 yaşın altında evlendirilenlerin oranı ne idi? Bu uydurma istatistik yeni bir gelişme midir? Yanıtını hiç bir basın açıklamasında bulamayacağız.

“17 bin kız çocuğu doğum yaptı. Kadınlar aile içinde, sokaklarda, toplu taşıma araçlarında ya da iş yerlerinde erkekler tarafından hemen her gün şiddete maruız kalıyor.” 1) Bir kız çocuğu doğum yaptı ise bu “şiddete maruz kaldığı” için midir? Liselerin halini gören herkes bu kız çocukların ezici çoğunluğunun kendi rızalarıyla zina ettiğini biliyor. Ama feminist evrende bir kız çocuğu isteyerek ilişkiye girse bile tecavüze uğramış oluyor herhalde. 2) Sokakta dayak yiyen kaç kadın gördünüz? Çoğu kişi için sıfırdır. Peki, sokakta dayak yiyen kaç erkek gördünüz? Onlarca, değil mi. İşte feminizm budur. Hangi istatistiğe bakarsanız bakın, hatta dünyanın neresine bakarsanız bakın erkekler şiddete daha çok maruzdur ama feministin yaşadığı paralel evrende tam tersi. Bu bizi üçüncü maddeye götürüyor. 3) Dikkat ettiyseniz “erkek tarafından şiddet”ten söz ediyor, yani kadının kadın uyguladığı şiddet feministin ilgi alanı dışında. Feministin derdi kadının durumunu düzeltmek filan değil çünkü. Amaç kadınlara erkek nefreti aşılamak, cinsiyetler arasındaki doğal toplumsal iletişimi bozmak, hem kadını hem erkeği çalışamaz, evlenemez, çocuk yetiştiremez hale getirmek. Bu hipnozun ne kadar etkili olduğunu hemen şimdi sınayabilirsiniz. Yakınınızdaki kişilere erkeklerin daha çok şiddete maruz kaldığını söyleyin ve onlara acil servis ve adliye istatistiklerini gösterin. Aslında istatistiğe gerek yok. Herkes bilir ki okulda, askerde, sokakta, hapiste hep erkek dayak yer, kızlar ve kadınlar korunur. Bilmezden gelir ve aptalı oynarlar. İstatistiği gösterirsiniz, bu kez şunu derler: “Ama erkekler yine erkeklerden dayak yiyor.” İşte bu, feminizmin iltihaplı ciğeridir. Yani dertleri kadın veya erkek olsun mağdurun kurtarılması değil, mağdurluğu bahane olarak kullanıp erkekleri ezmektir. Deneyin bunu, göreceksiniz ki yakınızdaki kişiler neyi savunduklarını unutacaklar. Çünkü hipnozun etkisindeler. 4) Toplu taşıma araçlarında, iş yerinde dayak yiyen kadın mı var, Allah aşkına? Bu kadar mı gerçek dünyadan koptunuz…

“2017 yılında en az 286 kadın ve kız çocuğu öldürüldü.” 1) Önceki yıllarda kaç kadın öldürülmüştü? Kadın cinayetlerinde artış mı var da bunu söylüyorsun? Hayır, yok! İşte gerçekler:

Çizelgeyi büyütmek için üzerine tıklayın. kaynak: http://www.tuik.gov.tr/PreIstatistikTablo.do?istab_id=101

kaynak: http://www.tuik.gov.tr/PreIstatistikTablo.do?istab_id=2591

2) Peki, kaç oğlan ve erkek öldürüldü? Yine yukarıdaki TÜİK kaynaklı çizelgelere göre öldürülen erkek sayısı kadın sayısının DÖRT katı! Ama erkekler gebersinler, çünkü mesele mağduru korumak değil, erkek nefreti aşılamak için bahane üretmek.

Diğer sunulan istatistikler de benzer biçimde. Çocuk olsun yetişkin olsun erkekler hep daha mağdurdur. Hastalık dışı ölüm nedenlerinde kadının erkeği geçtiği tek bir alan yok. Kadının görece daha mağdur olduğu YALNIZCA İKİ alan vardır: Eşinden dayak yemek ve tecavüze uğramak. Bunların dışında feministlerin sundukları bütün sayılar yukarıda örneğini gösterdiğim üzere aldatmacadır, açıkça yalandır, düzmecedir. “Kadın cinayetleri” diye koparılan yaygaranın aslı aşağıdadır, anlamlı bir artış yoktur.

“Ekonomik katılım ve fırsat eşitliği göstergesine göre Türkiye 144 ülke içinde 128. sırada.” 1) Şimdi bir saniye durup düşünelim: Bu kadın ne anlatıyor? Bu kadın hangi konu üzerinde konuşuyor? Çalışma hayatı mı, adli konular mı, evlilik mi? Hiç bir mecliste, hiç bir akademik disiplinde konular böylesine çorba edilmez. Bu kadının arka arkaya dizdiği sözde veriler sosyolojinin konusu mu, kriminoloji mi, psikoloji mi, çalışma ekonomisi mi, biyoloji mi? Hepsini birbirine katıp çorba ediyor. Çünkü feminizm tanım itibarıyla herhangi bir soruna veya konuya odaklanmaz. Bütün sorun ve konularda cinsiyet ayrımcılığı yapar. İşsizlik arttı demez, kadınların işsizliği arttı der. Yasal haklar daraldı demez, kadınların yasal hakları daraldı der. Sağlık sistemi bozuldu demez, kadınların sağlık sisteminden aldığı pay düştü der. Birbiriyle ilgisi olmayan sayısız çalışma alanını bir sepete koyup kafa karıştırır, bilimsel düşüncenin canına okur. Çevrenize bakın, bunu feministlerden başka hiç kimse yapmaz. Ağzını açıp da konuşan hiç kimse her konuda fikir öne sürmez. Herkes kendi bildiği konuda konuşur. 2) Bu göstergeler, endeksler sayısal verilerden farklıdır. Bunlar bu endeksleri oluşturan kişilerin seçtikleri farklı ölçütlere göre, bu kişilerin önceliklerine göre verilen puanlardır. Diyelim ki önceliğiniz kadının madencilik sektöründeki istihdam oranı ise Türkiye’nin puanı sıfır olur, çünkü Türkiye’de kadınlar madende çalışmıyorlar (çalışmak da istemiyorlar zaten ama feministler bu veriyi “kadının ekonomik hayatta ikinci plana atılması” diye sunuyorlar utanmadan). Diyelim ki önceliğiniz kadının ofis hizmetlerindeki istihdamı ise Türkiye’nin puanı görece yüksek olacaktır. Dolayısı ile somut, sayılabilir veriler yerine endekslere bakarak yorumda bulunmak kişileri çoğu kez yanıltır. Çünkü endeksler rahatlıkla manipule edilebilir. Örneğin askere gitme yaşındaki istihdama bakarak kadınların istihdam oranını gerçekte olduğundan yüksek gösterebilirim. Veya cinsiyet eşitliğinin ölçüsü olarak -haklı olarak- askerlik hizmetindeki eşitliği koyarım. O zaman İsrail ve Kuzey Kore dahil dünyanın bütün ülkeleri “kadını ikinci plana atmış” gibi görünür! Veya çalışmak istemeyen kadınları kadınların işsizlik oranına ekleyip sanki çalışmak istiyorlarmış izlenimi yaratabilirim. Nitekim Kaftancıoğlu’nun andığı raporun üçüncü sayfasında 12 milyon kadının çocuk büyütmek vb. ev işleriyle uğraştığı için iş gücüne katılmadığı yazılı (feminist, bu kadınları “işsiz” sayar). Veya toplam hizmet yılını ölçü alarak kadınların istihdamını düşük gösterebilirim, çünkü kadınlar doğum için işlerine ara vermek zorundalar. Nitekim haberin altındaki diğer manşete bakın; feminist sendika ve feminist basına göre kadının çocuk bakması üzücü bir zorunlulukmuş. İşte feminizm tam olarak budur. Her şeyi para olarak gören anlayışı evin içine sokar, karı-koca arasını, ana-çocuk arasını açmak için pompalar. Çocuğa baktığı için para kazanamayan kadınların işe yaramaz olduğunu ima eder. “Öz çocuğunu bedava emzirmesene kızım, seni söğüşlüyorlar” der ve inandırır. Erkeklere özenip para kazanmaya ve işte yükselmeye çalışan kadınların evlenip aile kurmaktan vazgeçmeleri feminizmin zaferidir. Hayır geri zekalı, hem çocuk hem kariyer yapamazsın! Bu kafayla ancak depresyona girer, anasız-babasız büyüyen psikopatlar yetiştirirsin.

Endeks konusu daha derin ve ayrıca bir incelemeyi hak ediyor. Şimdilik söyleyeceğimiz, eleştirel okuma ve istatistik bilmeyenlerin endekslerden uzak durmaları gerektiği.

“8 Mart, tüm Türkiye’de resmi tatil olmalıdır. Biz CHP İstanbul İl Başkanlığı olarak bunu buradan başlattık.” CHP’nin başlattığı şey, kadınlara ücretli izin verip erkekleri çalıştırmaktır. Acaba resmi tatil olmasını isterken bunu mu kastediyor? 8 Mart kadınlara resmi tatil olacak ve aynı parayı aldıkları halde erkekler o gün çalışmayı sürdürecekler mi? Feminizm bütün kavramların içini boşaltır, kelimeleri yerlerinden kaydırır. Çelişkilere, çatışmalara yenilerini ekler ve buna “ilerleme” adı verir.

“Bir kadının bugünün Türkiye’sinde yaşaması zordur.” Yüz değil, kösele! Kanıtı yukarıdaki, aşağıdaki ve diğer yazılarımızdaki verilerdir.

“Kadınların siyasette var olması çok kolay değildir.” Kadınlar hiç olmadığı kadar kayırılıyorlar ve köylüsüyle, kentlisiyle benzeri görülmemiş bir konfor içindeler. Yukarıdaki örneği hatırlayalım. “Kadınların kanalizasyon işçiliği sektöründe var olmaları kolay değildir” desem nasıl olur? Veya “Kadınların da savaşa gitmek ve ölmek hakları vardır ama bu hakları erkek egemen toplum tarafından yeniyor” desem? Ağzımın ortasına vurmaz mıydınız? İşte yukarıdaki önerme de bu kadar zırvadır çünkü kadınlar politikaya İLGİ DUYMUYORLAR. Bir üniversitenin bilgisayar mühendisliği bölümüne gidin ve bütün öğrencilerin erkek olduğunu görün. Bu, bölümün kadınlara yasak olduğu veya kadınların bilgisayar mühendisliğinde var olmalarının zor olduğu anlamına mı gelir? Salyamızı toplayacak kadar aklımız varsa bunun nedeninin kadınların bilgisayar mühendisliğine ilgi duymaması olduğunu biliriz. Kadınların ilgisizliğini erkeklerin suçu olarak göstermek ancak feminist vicdanlara yakışır.

“Kadınların yaşadıkları zorlukları doğal olarak zaman zaman partimizde de yaşıyoruz.” Hangi zorluklar efendim? Yine yuvarlak ifadeler, birbirine katılıp çorba edilen ilgisi olmayan konular. Üç beş bağımsız bilgi parçasının altına bir toplam çizgisi çiziliyor ve yekün alınıyor: “Kadın mağdur.” Bilgi verilmiyor, bir “hava” yaratılıyor. Bu hava, kadının mağdurluğu türküsüdür. CHP’de kadınlar zaman zaman dayak mı yiyorlar? CHP’de kadınlar zaman zaman tecavüze mi uğruyorlar? CHP’de kadınlar zaman zaman çocuk yaşta doğum mu yapıyorlar? CHP’de kadınlar zaman zaman çocuk yaşta evlendiriliyorlar mı? Kadınlar zaman zaman CHP dolmuşunda sarkıntılığa mı uğruyorlar? Nasıl zorluklar bunlar? Bütünüyle hayal ürünü, bütünüyle uydurmaca. Yirmi beş yıl önce kadın başbakanı olmuş olan bir ülkede bu kadar yüzsüz olabiliyorlar çünkü karşılarındaki hemen herkes hipnoz halinde. Herkes ezberini etmiş, kimse soru sormuyor (artık feminizmnedir.com var ve soracak).

Yukarıdaki alıntılar, söylediği yalanlardan “erkek egemen toplum” tarafından sorumlu tutulmayan bir feministin sözleri ve yazdığı yalanlardan “kadın düşmanı” hükümet tarafından sorumlu tutulmayan basının haberiydi. Feministlerin yaşadığı gezegende kadınlar eziliyorlarmış. Şimdi yeryüzü gezegenindeki duruma bakalım:
Türkiye’de cinsiyete göre mutluluk düzeyi:

kaynak: http://www.tuik.gov.tr/PreIstatistikTablo.do?istab_id=925

Kadınlar erkeklerden mutlu! Ve son yıllarda erkeklerin mutsuzlaşma hızı, kadınların mutsuzlaşma hızından daha yüksek! Ama dogmamızı hatırlayalım: “Kadınlar ilelebet mağdur kalacaklar, bu istatistikleri erkek egemen aktüeryacılar uydurmuş olmalılar!”

Türkiye’de intihar oranları (aşırı mutsuzluk düzeyi diye de okuyabiliriz):

kaynak: http://www.tuik.gov.tr/PreIstatistikTablo.do?istab_id=1432

İntihar eden erkek sayısı, kadınların üç katı! Ama “psikolojik şiddet”, baskı ve dışlama yalnızca kadınları vurabilir! Bu istatistikleri kadın düşmanı polis ve jandarma uydurmuş olmalı!

Burada gördüğünüz, tekel olmuş Türk basınındaki içi boş propagandayı , feminist dezenformasyonu çözümlemenin bir örneği idi. Bu sorgulamayı vaktimiz ölçüsünde her feminist haber ve makale için yapabiliriz. Varacağımız sonuçlar farklı olmayacaktır. Şablon aynıdır. Güneş balçıkla sıvanmaya çalışılmaktadır. Gerçeği örtme teknikleri, çarpıtma yöntemleri bellidir. Yazıyı paylaşmanızı rica ederiz. Hipnozun ilacı sorgulayıcı düşünce ve bilgidir. Uyananın uyarma sorumluğu vardır.

Leave a Reply

Doğrulama *Captcha loading...

Pin It on Pinterest