Genel

Kadınlar İnce Ruhlu Mu? (3) Erkek Cinselliği Daha Mı Çok Düşünür?

Bu, modern zamanların bir hurafesidir. Kökeni de PET ve MRI gibi yöntemlerle beynin elektriksel hareketlenmelerini okuyan sinirbilimcilerin okudukları veriyi yarım yamalak bilgiyle yorumlamalarıdır. Bu yarı-doğru yorum “popüler bilim” kaynaklarına geçtiğinde iyice sulanır. Günlük gazetelere geçtiğinde artık tanınmaz hale gelmiştir. Popüler bilim haberleri, sinirbilimcilerin erkeğin dakikada bir cinsellik düşündüğünü, kadın için bu sayının günde birkaç olduğunu saptadıkları gibi bir efsane oluşturmuştur. Burada bir sorun var. Bu bilgi kadın dergilerinin içeriğinin yarısının cinsellik olmasıyla, neredeyse soft-porno içeriğindeki dizi aşk romanlarını yalnızca kadınların okumasıyla, kadının cinsel çekiciliğe erkeğin harcadığının onlarca kat para ve emek harcaması gerçekleriyle çelişiyor.

Sorunun çözümü şudur: Kadının beyninde cinsellik bölgesi dedikleri yer cinsellikle ilgili bütün düşünsel işlevleri barındıran yer değildir. Çünkü sinirbilimcinin “beynin falanca işlevle ilgili bölümü” ayrımı determinist değildir, olumsaldır. Yani belli bir uyaran karşısında sık sık o bölgenin hareketlendiğini gördüğünde o bölgeyi “o uyaranla ilgili bölüm” olarak etiketlemektedir. Sorunu basitleştirerek şöyle anlatayım: Yuvarlak şekiller gösteriyorsunuz, beyninin belli bölgesi sinyal veriyor. Siz de o bölgeye “yuvarlak şeyler bölümü” diyorsunuz. Sonra direksiyon gösteriyorsunuz, yuvarlak olmasına rağmen başka bir bölge sinyal veriyor. Demek ki yaptığınız etiketleme, sınıflama yanlış. İşte sinirbilimci o direksiyon fotoğrafını şimdiye dek göstermediyse etiketleme yanlış ve eksik olarak kalacaktır. Zaten bu PET ve MRI taramaları 1990’larda başlayan çok yeni bir çalışma alanı. Burada modern bilimin müzmin bir hastalığı olan çok az bilgiyle çok büyük sonuçlara ulaşma hastalığının bir örneğini görüyoruz. Benzer bir durumu kalıtım biliminde görüyoruz. Çok az bilgiye dayanarak “bir genin yalnızca bir özelliği yönettiği” hipotezini doğru varsayarlar ve bu varsayıma göre GDO, öjeni gibi tartışmalı teknolojiler geliştirirler. Oysa hipotezin yanlış olma olasılığı çok yüksektir. Beyinle ilgili birkaç şey okuyanlar daha düşüncenin beyinde başlayıp beyinde bittiğini gösteren bir kanıtımız bile olmadığını bilmiyorlar. Hakkında en az şey bilinen organ beyin…

Kadın elbette yaratılışı gereği cinselliği erkeğin düşündüğünden daha fazla düşünür. Erkek evrimsel olarak meşguldür. Avcı-toplayıcı toplumda av yapacak, savaşacak, yönetecek, keşif, icat yapacak… Dakikada bir cinsellik düşünen adamın bunlardan herhangi birini başarabileceğini düşünmek kadar budalaca bir fikir yoktur. Uygar toplumda bu görevler özelleşmiş ve yoğunlaşmış ama dikkati uzun süre toplama gereksinimi değişmemiştir. Avcı-toplayıcı kadının ev dışında zamanını alan en büyük uğraş meyve ve kök toplamaktır. Uygar kadın ev işi yapmadığında çiftlikte çalışır ama çiftlikte işin çoğunu ve zorunu erkek yapar. Evdeki zamanının büyük bölümünü çocuğu ve kocası alır. Belki en önemlisi kadının kendini koruyamamasıdır. Kendini koruyamayan kadın bu işi yapacak erkeği kendine bağlamak zorundadır. Bu da zaman ve emek sermayesi ister. Fettan olma, baştan çıkarma, kuyruk sallama, aklını başından alma gibi deyimler hep kadın eylemini akla getirir. Kısacası kadının erkeğe oranla güçsüz olması onu cinselliği daha çok düşünmek zorunda bırakmıştır. Tıpkı dil yeteneklerini geliştirmek zorunda bıraktığı gibi. Çünkü kadın erkeğe bir işi yaptırmak için onu ikna etmek zorundadır. Zorlama seçeneği yoktur. Kadının daha usta yalancı olmasının nedeni budur. Sözgelimi çevirmenlik, gazetecilik gibi dile dayalı işlerde kadınların yoğun olmasının erkeklere denk, bazen üstün olan dil yeteneğiyle ilgisi vardır. Ancak bu üstünlüğün genel dil yeteneklerini kapsamayıp sosyal ve duygusal dille sınırlı olması olasıdır. Sözgelimi bir çalışmaya göre lastik değiştirme tarifi gibi nesnel sözel bir görevde erkekler biraz daha başarılı.[1]

Kadın “makyajını tazelemek” için tuvalete gider. Kadın kısa bir etek giydiğinde istemediği görüntüyü vermemek için sürekli olarak eteğiyle meşguldür. Kalabalık bir caddede telefonu kaldırın ve video çeker gibi yapın. Erkeklerin biri bile dönüp bakmazken çok sayıda kadın “beni mi çekiyor” diye dönüp bakacak. Ve bunların çoğunluğu çekici kadınlar olacak. Trende bir kadına uzun baktığınızda sizi fark edecektir. Erkekler daha zor fark eder. Bunları yapan kadınların zihni sürekli olarak kendi çekicilikleriyle, kendilerine kimin baktığıyla, bakanı beğendiyse ne tepki vermesi gerektiğiyle meşguldür. Kadınlar cinsel yaşamlarını birbirlerine anlatmaya daha eğilimlidirler. Erkeğin benzer içerikli “kahvehane muhabbeti” yalnızca mizah konusudur, sık gerçekleşen bir durum değildir. Hatta kadınlar evin mahremini açık ettikleri için pek çok kültürde geleneksel olarak uyarılmış ve azarlanmışlardır. Şimdi sinirbilimci, kadın bu işleri yaparken beyninde “cinsellik” bölgesi hareketlenmiyor diye kadının cinsellik düşünmediğini sanıyorsa onu kendi cahilliğiyle baş başa bırakalım.

Konuyu daha iyi anlamak için şöyle bir örnek vereceğim. Türkiye’de milliyetçi bir parti var. Türkiye’de kendini milliyetçi sayanlar çoğunlukla bu partiyi desteklerler. Şimdi yüzeysel bir bakışla “Türkiye’de milliyetçilik var” diyebilirsiniz. Bu partinin seçmeni arttığında “milliyetçilik yükseliyor” diyebilirsiniz. Ancak diyelim ki kendisine “milliyetçi” adı veren bir partinin olmadığı bir ülke düşünün. Bu ülkede milliyetçiliğin olmadığı anlamına gelir mi? İngiltere’de “milliyetçi” parti yoktur. Ama bilenler bilir, İngilizler dünyanın en milliyetçi birkaç milletinden biridir. Milliyetçi bir parti yoktur çünkü milliyetçi olmak konusunda partiler arasında ayrılık yoktur. Hepsi milliyetçidir. Zaten öyle olmasa dünyanın yarısını yüz elli yıl boyunca sömürmezlerdi. Üstün bir millet olduklarına inanmalılar ki bu sömürüye içeriden güçlü bir muhalefet çıkmasın. İngiliz imparatorluğunun sınırları ve rejimi kesinlikle tartışma konusu değildir. Ama Türkiye kurulduğundan beri her iki konuda görüş ayrılıkları vardır. Sonuç olarak İngilizler Türklerden daha milliyetçilerdir. Ama “milliyetçilik” etiketini ararsak yanıltıcı sonuçlara ulaşırız. İşte kadının cinsellikle ilgili durumu buna benzer. Onun beynindeki cinsellik bölgesi İngiltere’deki “milliyetçi parti” gibidir. Varlığı da büyüklüğü de aldatıcıdır. Kadının beynindeki işbölümü sinirbilimcilerin işlev ayrımını gözden geçirmelerini gerektirecek kadar farklı olmalıdır.

Burada motivasyon (güdülenme) kavramını anımsamakta yarar var. Diyelim ki bir hayvanı avlamak üzere güdülendiniz. Güdülendiğinizde sinirbilimci, MRI takımıyla yanı başınızdaydı ve beyninizin avlanmayla, saldırıyla ilgili bölgesinde bir hareketlenme kaydetti. Ardından okunuzun ucunun olmadığını fark ettiniz ve oka uç yapmaya başladınız. Sinirbilimci bu kez beyninizin mekanik uğraşlarla veya marangozlukla ilgili bölümünde hareketlenme gördü. Ardından kamuflaj için üstünüze başınıza çalılar dolamaya başladınız. Sinirbilimci terzilikle, giyimle ilgili bölümlerde hareketlenme gördü. Şimdi sinirbilimci farklı bölgelerde sinyal alınıyor diye sizin avın dışında bir şeyle ilgilendiğinizi öne sürecek olursa bu olmaz. Kadının cinselliği de böyledir. Sabah evden çıkmadan bir saat saçını yapar, giysi seçmesi dakikalarını alır. Alışverişi saatler sürer. Kocasının nerede ne hata yaptığını, hangi yıldönümünü unuttuğunu, hangi model saçını beğendiğini aklında tutar. Kocasının hangi kadına kaç saniye baktığını dikkatle izler ve kaydeder. Bunlar dolaylı olarak cinsellikle ilgili uğraşlardır. Ve bunlar günümüzde hiç olmadığı kadar artmıştır yani kadınlar bilinen tarihin hiçbir döneminde cinselliğe bu kadar yoğun olarak kafayı takmadılar. Zaten modern kentli kadının ev uğraşına harcadığı zaman ve emek sıfıra yaklaşmıştır. Yoğurdu bile marketten alıyor. Her işi makine yapıyor. Çocuğu bile makineye büyüttürüyor. Evet, dünyanın en ağır işini yapıyor (!).

İnsanlığın başlangıcından beri kocası veya birlikte olduğu adam kadının yaşamının büyük bölümünü kaplar. Çünkü geçim ve güvenlik gibi büyük zaman, emek ve risk maliyeti olan, yüksek gerginliğe neden olan uğraşları yoktur. Bu elbette evrimsel sürecimizi, elli veya yüz bin yılımızı kapsayan bir genellemedir. Bugün geçici bir süre için koşullar değişmiş gibidir ama bu evrimsel uyarlanımın sonuçlarını açıkça görüyoruz. Kadınlar iş yaşamında erkeğe göre daha gergin ve duygusal oluyorlar. Yöneticiliğe yatkın değiller, olduklarında da acımasız ve saldırgan oluyorlar, gerginlikleri işçilere yansıyor. Gerginlik babalıktan bir şey kaybettirmiyor ama işyeri gerginliği yaşayan kadınlar kötü anneler oluyorlar. Güvenlik ve savaşı konuşmaya gerek bile yok. Kadınlı erkekli toplantılardaki durum göz önündedir. Erkekler politika veya iş konuştuklarında kadınlar sıkılır ve başka şey konuşmaya başlarlar. Dedikodu görece kadının işidir ve içeriği çoğunlukla ilişkidir, dolaylı olarak cinseldir.

Hem kadim bilgelik hem de bilimsel bulgular aynı şeyi söyler: Kadının erkekte aradığı özellik iyi bir baba olmasıdır. Bu da bedensel güzellikten çok toplumsal konuma ve geçime bağlıdır. Demek ki kadın öncelikle bedensel çekiciliğe yönelmez. Bu, evrimsel süreçte üreme gereksiniminin dayattığı bir sonuçtur. Bu aynı zamanda “özgür seks”in kadının “hypergamy”siyle ve sadakatsizliğiyle sonuçlanmasına neden olur ama bu başka bir yazının konusu. Erkeğin ise üremek için kadının koruyuculuğuna ve geçimine gereksinimi yoktur. Erkeğin sağlıklı bir sperm vermesi bedensel anlamda alabildiğine kolay, kadının gebelik yaşına kadar sağlıklı yaşaması, gebe kalabilmesi, gebeliğini kazasız atlatması ve çocuk belli yaşa gelene dek sağlıklı kalması ise bedensel anlamda bir o kadar zordur. Gebeliği sağlıklı bir biçimde tamamlama ve çocuğu emzirme gereksinimi birinci önceliktir. Bu yüzden erkek kadında öncelikle sağlık belirtisi olan bedensel nitelikler arar. İşte bu durum zaten erkeğin düşündüğü cinsellikle kadının düşündüğü cinsellik arasındaki nitel farka işaret ediyor. Karşılaştırmak gerekirse erkeğin kadının memelerine bakmasının kadındaki karşılığı adamın mesleğini ve gelirini öğrenmeye çalışmasıdır. Bunların ikisi de aynı amaca, üreme amacına yönelik iken nasıl olur da biri “hayvanlık” öbürü “zariflik” sayılır? Üstelik kadının adamın mesleğini ve gelirini öğrenmesi belki günlerini alacak, adam ise uygun koşullarda birkaç saniyede, kadınla konuşması bile gerekmeden aradığı bilgiyi edinecektir. Hangisi kişiyi daha çok meşgul eder?

“Erkek daha sık cinsellik düşünüyor” gibi ilkokul çocuğu zekasıyla nicel saptamalar yapılması değil, erkeğin ve kadının cinselliğinin nitel farklarının ortaya konması gerekir. Bu da bizi cinselliğin ne olduğu sorusuna getirir. Kafasına tarayıcılar takılan denek cinsellik düşündüğünde sinyal veren beyin bölgesini “cinsellik” bölgesi olarak etiketlerken sinirbilimci anlambilimsel bir seçim yapıyor. Yani deneğe gösterdiği uyaranı veya deneğin aklından geçen düşünceyi koyduğu varlık sınıfını “cinsellik” olarak nitelerken anlambilimsel bir seçim yapıyor. Sözgelimi “üreme” olarak sınıflandırsaydı deneğin bazı tepkileri bu sınıfın dışında kalacak, cinsellikle ilgili olmayıp da üreme ile ilgili olan bazı tepkiler de bu sınıfa girecekti. “İlişki” deseydi farklı, “karşı cinsle ilişki” deseydi yine farklı bir sınıf olacaktı. Yani beyinde okunan elektro-manyetik etkiler nesneldir ama bu etkilerin neyin sonucu olduğu sorusuna bilimadamının verdiği yanıt özneldir, olumsaldır, kültüreldir. Tıpkı kadın dergisi okurken yaptığımız “cinsellikle ilgili sayfalar” ayrımı gibi. Aslında kozmetik, giyim ve “ilişki” sayfaları da yukarıda verilen örnek gibi cinsellikle ilgilidir. Şimdi kadın dergilerini ve sitelerini bir de bu bakışla okumayı deneyin ve cinsellik içeriği yüzdesini hesaplayın. Dehşete kapılacaksınız…

Bunların hepsini yok sayalım ve diyelim ki erkeğin cinsellik isteği gerçekten kadınınkinden fazla. Peki, erkek bu isteğinin karşılanmasını neden hak etmiyor? Kadın orgazmının geleneksel olarak yok sayıldığı ve bilim dünyasında da ilgi gösterilmediği gerekçesiyle kıyameti koparan ve sokaklarda “orgazm olmak istiyoruz” çığlıkları atan, erkeklerine seks köleleriymiş gibi “beni orgazm et yoksa terk ederim” tehditleri savuran feminist kadınların bu taleplerinin haklı olduğuna ne zaman karar verdik? Onlar mağdur ve mazlum oluyorlar, haklı talep bildiriyorlar da erkeğin cinsellik talebi neden “hayvanlık” oluyor? Bu, feminizmin değişmeyen çifte standardıdır. Orgazm olmayan kadın ilişkiden hiç doyum sağlamıyor olsaydı soyumuz kururdu. Kimi çalışmada kadının orgazm talebiyle erkeğini aldatması arasında bir bağlantı olduğu ortaya konmuştur[2]. Belki de geleneksel olarak kadının orgazmının ikinci plana atılmış olmasının nedeni bunun bilinmesiydi…

Bitmedi. Madem erkeğin sık cinsellik düşünmesi kötü bir şey ve erkeğin hayvanlığıdır, kadınlar erkeklerin bu güdüsünü durmadan neden kışkırtıyorlar? Tanıdığı tanımadığı, beğendiği beğenmediği bütün erkekleri kışkırtabilmek için ameliyat dahil büyük maliyete katlanan, evde saatlerce hazırlanan, sonra da çekici bir şekilde çıkan kadın amacına ulaşınca ve erkeklerin ilgisini çekince bu nasıl oluyor da erkeğin eylemesi oluyor? Sürekli cinsellik düşündüğü öne sürülen erkek tam da bu kadının aradığı nimet değil midir? Kışkırtılmamak isteyen erkeklerin bu talepleri nasıl oluyor da yeniden geri kafalılık, baskıcılık, seksten başka bir şey düşünmeyen hayvanlık oluyor? Kolay kışkırtılmalarını sağlayan tasarımları hayvanlık, bu tasarımın kötüye kullanılmasını istememeleri yine hayvanlık! Erkek ne yaparsa yapsın hayvanlık! Kadın ne yaparsa yapsın kusursuz ve bir melek kadar masum!

Sonuçta modern, “özgür, güçlü, bağımsız” ve feminist kadının durumunu gerçekçi olarak değerlendirdiğimizde o çok bilinen ama temelden yanlış olan internet komedisini aşağıdaki gibi yeniden düzenlememiz gerekir:

 

Dipnotlar

[1] Yadigar Eğit, Lastik değiştirme tarifi örneğiyle eylem tariflerinde cinsiyete bağlı dilsel kullanım farklılıkları, XIII. Dilbilim Kurultayı Bildirileri, Boğaziçi Üniversitesi, 2000. Erkek denekler doğrudan tarif, basit anlatım, el hareketlerine gerek duymama gibi özellikleriyle daha iyi başarım gösterse de yazar feminist ezberlerle doldurduğu makalede bunu görmemek için elinden gelen çabayı gösteriyor.

[2] Baker, R., M. A. Bellis, Human Sperm Competition: Copulation, Masturbation, and Infidelity, 1995.

2 Comments

  1. Arda Han

    Kadının cinselliğe daha çok zaman harcadığına verdiğiniz örnekler mantıklı ama testosteron seks isteğini fazlalaştıran bir hormon değil mi? Girdiğim bazı maskülenlik siteleri bunu sert bir dille söylüyor. Gerçi bu yazıda seksten çok cinsellikle ilgili tüm uğraşlarlardan söz ediyorsunuz sanırım.

    • Comment by post author

      feminizmnedir

      O siteler basitleştirerek anlatırlar. Hormonlar fazlasıyla karmaşık bir sistem. Bilimadamları henüz tam keşfetmiş bile değiller. Ayrıca insanın bütün eğilim ve yönelimlerini hormonlar yönetmiyor.

Leave a Reply

Doğrulama *Captcha loading...

Pin It on Pinterest