Daha önce sıradan bir günde Hürriyet gazetesi neye benziyor, incelemiştik. Şimdi Cumhuriyet’in bir kaç ay önceki kapağındaki başlıklara bakıyoruz.
“Dört bir yanda erkek vahşeti”
Mesela 1990’larda Cumhuriyet’ten şöyle bir manşet görseydik, nasıl olurdu:
“Dört bir yanda Kürt vahşeti”
İğrenç olurdu, değil mi? Davalar açılır, yayın müdürleri azledilirdi, değil mi? Peki ne farkı var? PKK’nın elemanlarının çoğunluğu Kürt diye yukarıdaki başlığı atmak doğru olmuyor da, “vahşet” uygulayanların çoğunluğu erkek diye bu manşeti atmak nasıl doğru olabiliyor? Savcılar, hakimler görevlerini yapsalardı bu ülkede feminizm bir toplumsal yara haline gelmezdi, kuşkusuz.
Türk Ceza Kanunu, Madde 216:
“Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama
Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
[…]
Madde 218- (1) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/25 md.) Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranına kadar artırılır.”
Yasa metnine cinsiyet sözcüğü boşuna yazılmamış olmalı. Son yıllarda bu maddenin cinsiyet bağlamında uygulanıp birilerinin hapse atıldığını duydunuz mu? Savcı ve hakimler görevlerini yapıyor olsalardı Cumhuriyet başta olmak üzere bütün büyük gazeteler ve internet haber sitelerinin yöneticileri ve yazarları hüküm giyerdi.
Bununla da kalmıyor. Haber metninde yalnızca son günlerde kadına yönelen erkek saldırganlığı konu ediliyor. Kadına yönelen kadın saldırganlığı, erkeğe yönelen kadın saldırganlığı ve erkeğe yönelen erkek saldırganlığı konu edilmiyor. TÜİK’in suç istatistikleri herkesin erişimine açık. Darp ve cinayet mağduru erkek sayısı, kadın sayısının beş ile on katı arasında. Ve fakat bu gerçek karanlıkta bırakılıyor. Çünkü bu gerçekler feminizmin yalan gündemini sarsar. Feminizm yalnızca kadına yönelen erkek saldırganlığıyla ilgilenir çünkü amacı eşitlik değil, kadının erkeğe mutlak egemen olmasıdır. Feminizm tam olarak budur.
Bu başlığı görüp de kendisine hakaret edildiğini düşünmeyen, suç duyurusunda bulunmayan her erkek feminizme teslim olmuştur. İkinci sınıf insan olduğuna ikna olmuş, aşağılanmayı sineye çekmiştir. Sinirleri alınmış, aynı zamanda kılıbık bir koca olmuştur; farkında olmasa bile.
“Pes etmek yok, her işi yaparız”
Tipik bir “Kadın erkeğin yaptığı her işi yapabilir, hatta daha iyi yapabilir” sayıklaması. Yazı metnine bakıyoruz, erkeklerin evlerinden uzak kalarak, ölerek, sakat kalarak, hastalanarak yaptıkları balıkçılık, maden işçiliği, inşaat işçiliği, kanalizasyon işçiliği, tersane işçiliği ve bilumum ağır ve tehlikeli işlerden söz edilmiyor. Tipik feminist, çalışmayı kadının görevi değil hakkı olarak tanımlayınca yalnızca kaymak tabakası işleri, kolay, konforlu ve az emekle bol kazandıran işleri talep ediyor. Erkekler kömür çıkarsınlar, kadınlar madenin muhasebesini tutsunlar. Erkekler iskeleden düşüp ölsünler, kadınlar mimar, müteahhit olsunlar. Erkekler günlerce denizde fırtınayla boğuşsunlar, kadınlar onların getirdikleri balıkları satsınlar. Erkekler hafta boyunca kamyon üstünden inmesinler, kadınlar lojistik ofisinde klavye kullansınlar. Erkekler fosseptik, kanal temizlesinler, kadınlar belediye başkanı olsunlar. Erkekler özel tim, komando, jandarma olup cehennemi yaşasınlar, kadınlar kaymakam, vali, içişleri bakanı olsunlar. Erkekler sürünsünler, çalışmak onların görevi. Kadının görevleri yok, yalnızca hakları var…
“Altın kızlar”
Erkeğe söven manşetin altında parıl parıl parlıyor. Erkek sporcular derece aldıklarında “altın erkekler”, “aslan oğullarımız” benzeri başlıklar göremedik Cumhuriyet’ten. “Milli Takım” dediler, “sporcularımız” dediler. Erkek başarırsa bunu cinsiyetsiz sözcüklerle anlattılar. Kadın başarınca yüzümüze yüzümüze salladılar cinsiyetlerini. Maden göçünce ölenler “işçi” oldu, mülteciler kadın olunca “kadın mülteci” diye sunuldular. Boko Haram erkek öğrencileri öldürünce haber bile yapmadılar, kız öğrencileri eve gönderince “kız öğrencilerin mağdurluğu” dediler. Cumhuriyet okurları da yalamadan yuttular bütün bütün. Hâlâ yutuyorlar.
Bu tür haberler tek başlarına ciddi bir etkiye sahip olmayabilirler ancak anlamamız gereken şudur: Basın, beyin yıkama hedefine yinelemenin gücüyle ulaşır. Her akşam haberlerde karısını öldüren bir adam haberi (her gün gerçekleşen onlarca cinayet arasından özenle seçilmiş), her günkü gazetede “kadın mağdurluğu” veya “erkeklere üstün gelen kadın” haberi (her nasılsa ikisi de kadının mağdurluğu hesabına yazılıyor) zamanla okuyucuda ve izleyicide gerçek dünyanın çarpık, sahte bir algısını oluşturur. Feminizm artık marjinal değildir, ana akım olmuştur.
Mustafa
Bir zamanlar bunların derdi gazete çıkarmaktı. Oku oku bitmezdi. Şimdi paçavraya döndüler, bir kaç sayfa ve okuyacak bir şey yok. Solcuların geldiği durumu yansıtıyor.