Bir baba, 13 yaşındaki kızına tecavüz edip hamile bıraktığı iddiasıyla 17 yaşındaki oğlanı öldürdü. Feminist basın, öldürülen genç erkek için “tecavüz eden” diye yazdı. Basın önüne ne koyarsa onu yiyen kalabalıklar sosyal medyada öldürülen oğlana ağır hakaretler içeren paylaşımlarda bulundu. Kızına tecavüz ettiği iddiasıyla, elinde hiç bir kanıt olmaksızın bir erkeği öldüren babanın serbest bırakılması için kampanyalar başlattı, basın, savcılar, politikacılar bu yargısız infaza sessiz kaldılar. Şimdi aylar sonra mahkeme bebeğin öldürülen bu delikanlıdan olmadığı ortaya çıktı. Oğlu öldürülen bir babanın sözlerini şimdi de yok sayabilir miyiz? Ne demişti: “Çocuğumun cenazesini, beddualar içinde defnettim. Üzerindeki bu kara lekenin kaldırılmasını istiyorum” diyor.
Acılı baba, şimdilik feminizmin hipnozundan uyanmadığı için oğlunun katilinin azmettiricisinin feminizmin ve feministlerin ta kendisi olduğunun farkında değil. Bu cinayetin azmettiricisi kadını, erkeğiyle, basın çalışanı, editörü, politikacısı, yayıncısı, sivil toplum örgüt yöneticisi ile feministlerdir. Feminizm üç dolayla suçludur:
1) Erkeklerin potansiyel tecavüzcü olduğu yalanının sık yineleme yöntemiyle zihinlere işlenmesi. Yineleme yöntemiyle aşılama, komünist Rusya, Çin gibi konuşma özgürlüğünün bulunmadığı rejimlerin yöntemidir. Aynı cümleleri, aynı savları, önermeleri sık sık işiten kişi, bunların yanlışlığına inansa bile bu inanç dile getirilmediği için ister istemez bu aşılamanın etkisi altında kalıyor. Etkilenme bilinçaltı düzeyde olabiliyor. “Kadına şiddet”, “erkek terörü” gibi olur olmaz her yerde yinelenen cinsiyetçi, ayrımcı sözler adeta erkek benliğine dayak atıyor, onu arızalı bir türün üyesi olduğuna inandırıyor. Bir erkeğe tecavüzcü iftirası atıldığında, koşullandırmanın etkisindeki erkekler bu suçlamaya inanmaya eğiliminde oluyorlar.
2) Bir adama tecavüzcü olma iftirası atmanın kolaylaştırılmış olması, iftiracının yaptırıma uğramaması. Normal koşullarda iftiracı, tecavüz suçunun cezalandırıldığı kadar ağır cezalandılmalıdır. Çünkü kişiye haksız yere verilen zarar, tecavüz eylemiyle karşılaştırılabilecek kadar büyüktür. Tecavüz mağdurları zamanla ruhsal çöküntüyü atlatabiliyorlar. İftiraya uğrayan kişi ise çevredeki saygınlığını yitiriyor. İş çevresinin, dost çevresinin, hatta kimi vakalarda aile çevresinin bile güvenini geri kazanmakta güçlük çekiyor. Tecavüz suçlaması, deyim yerindeyse yetişkin bir erkeğin hayatını bitirebiliyor. Savcı ve yargıçlar da dahil olmak üzere toplumun erkekleri birinci maddedeki aşılamanın etkisi altında oldukları için iftiranın ne kadar ağır bir suç olduğunu anlayamıyorlar.
3) Tecavüz suçunun adam öldürmek kadar ağır veya adam öldürmekten hemen sonra gelen en büyük suç olduğu aşılaması. Tecavüzcülerin idam edilmeleri, hadım edilmeleri gibi ölçüsüz talepler, Müslümanlara “Kuran’da tecavüzün cezası neden yok?” benzeri soru-eleştiriler gibi dolaylı yollarla tecavüz suçunun en ağır suç olduğu dogması topluma yavaş yavaş aşılanıyor. Feminizmin propagandasının etkisi altında olmayan bir baba, iftiraya inansa bile, zanlıyı belki döverek hastanelik etmeyi yeterli bulabilirdi; belki bu korkutucu vaka yaşanmazdı. Tecavüzü abartan feministler adam öldürme eylemini ise hafife almamızı bekliyorlar.
Bu masum gencin kanı 8 Mart’ta İstiklal’de “biz sürtüğüz, orospuyuz, ahlak, sınır tanımıyoruz, yaptıklarımızın sorumluluğunu üstenmiyoruz” mesajı vererek yürüyenler başta olmak üzere bütün feministlerin elindedir.
ABD hükümeti 1941’de kendisini hiç ilgilendirmeyen bir savaş girme kararı alabilmişti çünkü basın yoğun propagandayla Amerikan halkına yıllardır Alman nefreti aşılıyordu. Bugün ABD başta olmak üzere Batı ülkelerinde Müslüman toplumlara ve Kuzey Kore’ye karşı aşılanan nefret, aynı şekilde, zamanı geldiğinde Amerikan askerlerinin bu insanları gözlerini kırpmadan, vicdan sızısı duymadan öldürebilmelerini sağlayacak; Irak ve Afganistan örneklerinde görüldüğü gibi sağladı da. Nefreti basının ve Batı güdümlü sivil örümceğin bize “nefret suçu” diye yutturmaya çalıştığı yerde aramaya gerek yok. Bu topluma, kadınıyla erkeğiyle erkeklerden nefret etmeleri öğretiliyor. Her gün. Vicdanlı ve onurlu yurttaşların buna bir dur demeleri gerek.
Leave a Reply