Feminizm hiç bir olguya, hiç bir nesnel gerçekliğe, hiç bir kanıta dayanmadan kadınların mağdurluğunu öne sürmektir. Eşitliği hiç bir zaman savunmamıştır. Liberal dünyada eşitlik yalnızca mağduru oynayanların ve eline güç geçirememiş kötülerin ötekini ezme hakkı talep edebilmek için sığındığı sevimli bir sözcüktür.
TMMOB’un ikinci kadın sempozyumu bildirilerinde bu tanıma örnekler var. Kitap TMMOB’un sitesinden indirilebilir.
Örnekte görüldüğü gibi feminist kadın avukat, cinsel taciz örneği olarak otobüste bir kadına sarkıntılık amacıyla dokunan bir erkeği veriyor. Yani “cinsel suç” deyince feministin aklına yalnızca erkeğin kadına yönelttiği suç geliyor. Bir kadının başka bir kadına, bir kadının bir erkeğe, bir erkeğin bir erkeğe yapacağı sarkıntılık feministin ilgi alanına girmiyor. Çünkü feminizmi besleyen ana güdülenme, modern kadının kadınlığı beğenmemesi ve erkek olmaya özenmesidir. Kanıtı göz önünde:
Eşe karşı nitelikli cinsel suçlarda şikayetin aranması neden kadınlar aleyhine olsun ki? Feministin aklında “eşe karşı cinsel suç” olarak yalnızca kocanın karısına yönelttiği suç var. Tersi, yani karının kocasına yönelttiği suç veya yaptığı haksızlık feministin ilgi alanına girmez.
Sayfaya tekrar bakalım: “Bu değişiklik ne yazık ki, kadınlara daha güvencesiz bir yaşam, faillere ise daha fazla cezasızlık getirdi.” Kim diyor? Kanıt nerede? Polis veya adliye istatistikleri nerede? Faillerin değişiklikten sorna daha az ceza aldıklarını gösteren örnek vakalar nerede? Bu sayfaya bakıyoruz, yine alabildiğine kişisel savunular: “düşünüyorum…”, “savunuyorum…” Ama kanıt, SOMUT VERİ yok! Bu, bütün feminist edebiyatta böyledir. Hiç değişmez. Bir istisna bulursanız bu sayfada yayınlayacağıma söz veririm.
Feministin bize unutturduğu bir diğer nokta, yasanın açıkça kadını kayırıyor olmasıdır. Örneğin “vücuda bir şey sokulmasından, bir şeyin girmesinden” söz eden yasa maddeleri cinsiyet ayrımcılığı yapmaktadır. Çünkü bu tanımlar öncelikle kadına yönelik saldırıyı tanımlıyor. Çünkü bu ifadeler kadının cinsel ilişki biçimini tanımlıyor. Bir erkeğin rızası dışında, onun erkeklik organı kullanılarak kurulan ilişki, bu yasanın kapsamı dışında kalıyor. Çünkü yasaya göre erkeği iğfal etmek için onun bedenine bir şey sokmak zorundasınız! Kafasına silah dayayıp normal yoldan ilişki kurduğunuzda, yasa “cinsel saldırı gerçekleşmedi” diyor! Ama feminist için bunlar önemsiz teknik ayrıntılardır olsa olsa.
Bu sayfada feminist avukatın cinsel suçlara yakıştırdığı bir genelleme görüyoruz. “Cinsel saldırı doğası gereği gözler önünde işlenmeyen, çoğunlukla tanığı ve fiziksel delili olmayan” suçlardanmış. Feminist avukat bir ceza mahkemesinin hukukun üstünlüğünü gerçekleştirmesinin yolları olan tanığa ve delile gerek olmaması gerektiğini düşünüyor olmalı. Burada hukuk okumuş bir avukatın, hem tanığı, hem de delili olmayan suçların cezalandırılmasını talep ettiğine tanık oluyorsun sayın okur; bu şaka değil. Baro sözcüleri dahil avukatlar, yani hepimizden daha mantıklı düşünebilmesini beklediğimiz kişiler bu durumda. Feminizm tam olarak budur. Şaka sandığın şeyi gerçekleştirmiş bir ideolojidir. Bugün Batıda tecavüz davalarında kadının beyanının yetmesi gerektiğini ciddi ciddi savunan milletvekilleri, avukatlar, sivil toplum yöneticileri var.
Zaten ülkemiz feministleri kesinlikle bu ülkenin gerçeklerinden yola çıkarak feminist olmadılar. Hepsi de, adı lazım değil başbakanlarımız, politikacılarımız gibi Amerikalarda, Avrupalarda eğitim görüp Müslüman mahallesine salyangoz satmak üzere memleketlerine dönmüşlerdir. Bu gereklilik bugün kalktı, çünkü artık internet var. İnternet, sizin içinizdeki iyiliği veya kötülüğü hızlıca ortaya çıkaran büyülü bir yaratık gibi. Leşseniz eğer, Batılı feminist sitelerden ettiğiniz ezberi buralarda satarsınız. Vicdan ve sorumluluk sahibiyseniz, hiç kimsenin okumayacağını bilseniz bile bu leşleri ifşa etmek için site açar veya bir şeyler yaparsınız.
TMMOB’un sempozyum bildirileri kitabı benzer örneklerle ağzına kadar dolu. Bu yazıyı okumaktan bıkacağınız kadar uzatabilirim. Ancak arif olan çoktan anladı, anlamak istemeyene davul zurna az.
Not: Feminist terimi cinsiyet ayırmaz, erkekleri de kapsar. Doğa /Tanrı, haksızlık etmek isteyen erkekleri de, kadınları da eşit derecelerde zalim olma yetisiyle donatmıştır.
Hayri
Taciz-tecavüz konularına bakış, feminizmin kendini en çok ele verdiği kısım. Bu konuda dünyanın pek çok yerinde bilinçaltı feminizm ile yazılmış bir sürü yasa maddesi var ve erkekleri her zaman zor durumda bırakıyor. Bir örnek vereyim: Dr. Helen Smith, “Erkekler grevde” adlı kitabında, evlilik hukukunun erkekler aleyhine çalıştığını düşündükleri için, ABD’de ortalama evlenme yaşının 29-30’a yükseldiğini anlatırken şu örneği veriyor. 14 yaşındaki bir erkek çocuk 34 yaşında bir kadın tarafından ilişkiye zorlanırsa, doğan çocuğun nafakasından ömrü boyunca sorumlu tutulabileceğini belirtiyor. (Yazarla röportaj için: https://www.youtube.com/watch?&v=3yzUECFwU3U).
Sude
Pozitif ayrımcılığın yanlış olduğunu savunurken kullandığınız üslüp önyargılarla dolu ” not” kısmında feminizimin ne olduğunu gayet açık beltmişsiniz, 21. yy koşullarında özellikle kadına yönelik taciz/tecavüz oranı düşmek yerine yükselirken %60 hatta belkide daha fazlası kadın mağdur olan bu suçta örneklerin”kadın” olmasını neden bu kadar problem ettiğinizi anlamış değilim. Sizce buradaki sorun kadın ve erkeğin eşit olmasını isterken ve ezilen taraf çoğunlukla kadınken örneklerin bir cinsiyet üzerinden verilmesi midir? Mağduru oynayan tabirinizin ne kadar çirkin ve aslında ayrımcılık yapılmamasını isterken ayrıştırıcı bir ifade kullandığınıza da dikkat çekmek isterim. Kimse erkekleri unutalım onlara hiçbir şey olmaz demiyor siz o tarafa çekiyorsunuz ve anlamak istediğinizi anlıyorsunuz. Yazdığınız yazıyı gözden geçirmenizi dilerim. İyi günler.
feminizmnedir
Sözünü ettiğiniz %60 sayısının ve kadına yönelik “taciz/tecavüzün” arttığı bilgisinin kaynağınızı bizimle ve okurlarla paylaşır mısınız?
Ezilen tarafın çoğunlukla kadın olduğunu hangi verilere dayanarak söylüyorsunuz?
Mağduru oynayan ifadesi ayrıştırıcıdır, evet. Gerçek mağdur ile mağduru oynayanı ayırmak herkese düşen ahlaki bir görevdir. Mağduru oynayanlar, mağdurlara zulmetmektedirler. Mağdurların mağduru oynayanlara karşı son derece öfkeli olmaları gerekiyor ancak liberal uyuşturucunun etkisindeler.
Yalan söylemenin pek çok yolu vardır ve bunlardan biri gerçeğin bir bölümünü söylememektir. Teknik olan “yalan söylememiş” olursunuz ama sonuçları yalandan farksızdır. Örneğin “bu ülkede her türlü etnik grup, Türk, Laz, Çerkez, Pomak, Boşnak, Ermeni, Yahudi, Çingene; her dinin cemaati, Sünni, Ortodoks, Protestan, Yahudi, Yezidi…” diye listelesem bunun Kürtlerin veya Alevilerin aleyhine olmadığını söyleyebilir misiniz? Açıkça ve kasıtlı olarak onları atlamış, görmezden gelmiş olurum. Erkeklerin aleyhine olan durum bunun gibi, hatta bundan daha kötüdür. Örneklerini bu sitede vermekteyiz, görmemiş olmanız mümkün değildir.
Yazdıklarımızı sürekli gözden geçiriyor ve eleştirileri dikkate alıyoruz, teşekkürler.