Genel

“Meğer Yıllarca Taciz Edilmişim!”

Bir erkeğin bir kadına sözde cinsel tacizde bulunduğu haberler arasında gün sekmiyor. Türk basını öteden beri Türk düşmanıydı. Türklere özgü olan ve eskiye özgü olan her ne varsa -dil, din, inanç, gelenek, adet, töre- Tanzimat döneminden bugüne sistemli olarak aşağılanmıştır. Zaten Atilla İlhan’ın da bildirdiği üzere “Türk basını hiç bir zaman Türk olmamıştır”. Artık buna (belki bunun doğal devamı olarak) erkek düşmanlığı da eklendi. Nefret ve düşmanlık, “toplumsal cinsiyet eşitliği” gibi aslında hiç bir anlama gelmeyen havalı ambalajlarda geliyor. #MeToo histerisiyle tavan yapan bu haberlerin yarıdan fazlası uydurmadır. Artık şu veya bu nedenle gıcık olduğu bir kişinin canını yakmak isteyen bir kadın, eğer o kişi erkekse bunu çok kolay yapabiliyor. Tek yapması gereken “beni taciz etti” demek. Hepsi bu kadar. Ne bir sermaye gerekiyor, ne özel bir hazırlık. Yorulması bile gerekmiyor. Son seçimde gördük, iftirayı attığınız anda amacınıza ulaşıyorsunuz, beraat kararları bile sonucu değiştirmiyor. Toplumun kurumsal olarak erkek düşmanı olduğu bir ortamda erkeğin kendini savunma olanağı yok denecek kadar az. Basın zaten kadınıyla erkeğiyle toplumu doldura doldura dinamit kıvamına getirdi. Yargıçlar dünden erkek düşmanı zaten. “Kadın yalan söylemez” diye bir batıl inançları var ki eski zamanın DGM yargıçlarına rahmet okutur. Bu koşullarda hiç bir erkek kendine atılan iftiranın altından kalkamaz; kalkamıyor da zaten.

İşte bundan dolayı kadınların erkeklere cinsel tacizlerini gözler görmüyor, anlaklar anlamıyor, yürekler hissetmiyor. Bir okurun yazdıkları bu durumu yansıtan çok güzel bir tablo çiziyor. Yazım yanlışlarını ve anlatım bozukluklarını düzelterek aktarıyorum. Toplumun ikiyüzlülüğünü görmek için okurken bu sitede sık sık söylediğimiz düşünme alışkanlığını uygulayın: Cinsiyetleri tersine çevirin! Kadının yerine erkek, erkeğin yerine kadını koyun. Gözünüzde canlanan manzara size ne hissettiriyor? Yargınızı değiştiriyor mu? Bu ters manzaraya basın ve devlet nasıl tepki veriyor? Eğer çok şey değişiyorsa ikiyüzlülüğü görmeye başladınız.

Kırk yaşlarında, sağlıklı, evli bir erkeğim. Özellikle sitenizi okuduktan sonra taciz haberlerindeki yanlılığı ve çarpıklığı fark ettim. Meğer çocukluk ve gençlik yıllarımda bir erkek olarak kadınların epey cinsel tacizine uğramışım! Üstelik fazla gezip tozmayan, kızlarla içli dışlı olmayan, fiziksel olarak dikkat çekmeyen, içine kapanık biri olduğum halde. Günümüzün liberal toplumu pireyi deve yapma konusunda tarihte benzeri görülmemiş bir düzeye ulaştı. Amerika’da bütün otomobillerin bagajlarının içten açılabilmesi için ışıklı bir düğme bulunması gerekiyor. Olur da yetişkin biri bagaja kapatılırsa diye! Bu düzeyde bir paranoya, olsa olsa liberal toplumun delirme alametidir. Liberal toplum sizin de yazdığınız gibi gerçek tehditleri, gerçek haksızlıkları algılayamayacak kadar körelmiştir. Bu körlüğü ipe sapa gelmez, incir çekirdeğini doldurmaz kaygılarla telafi etmeye çalışır bir hali var. “Bu erkek bana böyle böyle dedi” diye mahkemeye koşturan kadınların hiçbir kanıtları olmamasına rağmen ciddiye alınmaları, uzun uzun duruşmalarının yapılması, kararı beklemeden haberlerinin yapılması bu delirme alametlerindendir. Benim gibi kendi halinde, çekici bile olmayan bir erkek daha üniversite yaşına gelmeden sayısız “cinsel tacize” maruz kalmış meğerse! Unuttuklarım hariç olmak üzere anlatayım.

Dört, beş yaşlarındayken sapık bir kadının tacizine tekrar tekrar uğradım. Akrabamız olan bu kadın memelerini açıp gösteriyordu, bir de dalga geçiyordu. Ailedeki bazı kadınlar durumu biliyorlardı ve gülüp geçiyorlardı. Ben bunun ne olduğunu anlayamayacak kadar küçüktüm, onun için ben de gülüyordum.

Erken ergenlik dönemimde bir aile dostumuzun kızı olan bir ablanın benim giyinmekte olduğumu bildiği halde kapıyı zorlayıp banyoya girdiğini hatırlıyorum. Ablanın biraz geri zekalı olduğunu düşündüğüm için olayı kimseye anlatmaya değer bulmamıştım. Ablanın geri zekalı olmadığını daha sonra anlayacaktım.

Ergenlik yıllarımda da kadınlar tarafından defalarca tacize uğramış olduğumu çok sonradan anladım. Bir keresinde okuldan eve yürüyerek dönerken okul servisinin penceresinden sarkmış benden bir iki yaş büyük olduğunu sandığım bir liseli kız “Yavrum seni yatırır…” ile başlayan bir cümleyi bağırarak söyledi. Hemen ardından arkadaşları da pencereye yapışıp gülerek bir şeyler söylediler. Cümlenin kalanını gürültüden duyamadım. Duymama da gerek yok. O gün gülüp geçmiş, hiç üstünde durmamıştım. Bugün olsa belki farklı davranmazdım diyebilirim. Şimdi bu sözü 90’larda 13-18 yaş arası bir kızın bir oğlana değil de, bugün 13-18 yaş arası bir oğlanın bir genç kıza söylediğini düşünün. Ruh hastası ana-baba minibüsün plakasını almaya, “suçluyu” teşhis etmeye ve çocuk mahkemesine yollamaya kalkar.

Bir keresinde lise arkadaşım olan kız kantinden getirdiği soğuk teneke içecek kutusunu eteğinin üstünden bacak arasına sıkıştırmış ve gözümün içine bakıp sırıtarak “oh serinledim” demişti. Sonra açıp bir kaç yudum ikram da etmişti. Bana olmadı ama arkadaşlarıma eteklerini aralayarak çamaşırını gösteren kızlar oluyordu ve bunlar normal, “iyi” ailelerin kızlarıydı. Bir oğlan bir kız çocuğuna benzer şeyler yaptığında bugünün feminist yargıçlarının gözünde bu açık bir cinsel tacizdir ve bedeli ıslahevi değilse bile okuldan uzaklaştırma cezasıdır. Gülüp geçmiştik. Gençtik, toyduk ve sağlıklıydık. Zaman zaman biraz kontrolsüzdük ama duygusal dengemiz yerindeydi. Kızlar paranoyak ve erkek düşmanı değillerdi. Erkeklere köpek çekmekten başka bir şey düşünmeyen gold diggerlar (zengin koca avcıları -FN) olarak yetiştirilmiyorlardı.

Akşamları dershaneye gidiyordum. Bir keresinde dershane çıkışında yürümek istemedim ve komşu dershanenin servis minibüsüne bindim. Şoför tanıdıktı. Pejo J9 minibüsün en arka köşe koltuğuna geçtim ve test sorusu çözerek beklemeye başladım. Dershaneden üst sınıf olduğunu sandığım altı yedi kız çıktı ve minibüse bindiler. Oyun havası veya Mezdeke kaseti koydurdular ve koridorda oynamaya başladılar. Benim orada tek erkek olmamın yarattığı ilginç durumu eğlenceye çevirmeye karar verdiler. Büyük gürültüde kahkahalar arasında birbirlerine söylediklerini duyamadığımı hatırlıyorum. Minibüs sıcak günün loş akşam karanlığında ilerlerken derslerin gerginliğini atmak isteyen kızlardan biri eteğini yukarı katladı ve mini eteğe çevirdi. Ötekisi göbeğini açtı ve gömleğini büstiyer biçiminde uçlarından bağladı. Bunları ben orada olduğum için yaptılar. Şimdi diyeceksiniz ki bugün sokakta böyle geziyorlar. O günlerde hiçbir kız böyle giyinmezdi. Bugünün standartlarına göre bu açık bir cinsel tacizdir. Ama elbette kadın erkeğe değil, erkek kadına yaparsa! Gülüp geçtik. Ne servis şoförü, ne de ben olayı konuşmaya değer bile bulmadık. Taciz değilse bile yanlıştır bu. Toplum içinde bir erkeği açıkça kışkırtmak amaçlı yapılan bedensel gösteriler ahlaksızlıktır. Ama ahlaksızlığı kadın yapınca eğlence, şaka veya “giyim özgürlüğü” kılığında kamufle ediliyor ve günümüz erkek beyni bunu ayırt edemiyor.

Okul kantininde çok yığılma olurdu. Öğrenciler birbirlerinin sırtına basarak öne geçmeye çalışırdı, o derece… Bunu engellemek için yemekhane önlerinde yapılan, ancak bir kişinin geçebileceği ende çelik boru turnikelerden kantine de yapılmıştı. Turnikeye yaşları büyük iki kız öğrenci ters yönden girmek istedikleri sırada ben alacağımı almış ve çıkmaya çalışıyordum. Bana yol vermek istemediler. Geçme girişiminde bulunup sığışamayacağımızı görüp geri çekildim. Israrla yol vermek istemediler ve karşılıklı olarak biri turnike demirlerine, öbürü duvara sırtlarını verip aralarından geçmemi istediler. Aralarında 15-20cm boşluk var veya yoktu. Vücutları olgun ve dolgun bu iki abla gözümün içine bakarak ikisine birden sürtünerek geçmemi beklediler. Geçmek zorunda kaldım. Cinlikle sırıtışlarını hatırlıyorum. Bugün böyle bir şeyi iki erkeğin bir kadına yaptığını düşünün. Reşit olsunlar veya olmasınlar; bu, feministin gözünde berbat bir cinsel tacizdir.

Bakın bu örnekler -ki bunlar yalnızca aklıma geliverenler- daha üniversiteye gitmeden önce başıma gelenler. Üniversitede kızlarla çok daha içli-dışlı bir ortamda gördüklerimi saymıyorum bile. Ortaokul ve lisede erkek arkadaşlarımın tanık oldukları teşhircilik olaylarını, sözlü “tacizleri” saymıyorum. Bizim okulumuz öğrencisi ve öğretmen kadrosuyla Türkiye’nin en yüksek nitelikli devlet okullarından birisi imiş, mezun olduktan sonra farkına vardık. Yani bunlar öyle varoş mahallesinin olayları değil.

Bunların dışında bugün de cinsel taciz saymayacağım kimi hareketler, sözgelimi yanağımın okşanması, hafifçe gıdıklanmam, abartılı sözlü iltifatlar benden yaşça büyük kadınların gençliğim boyunca bana zaman zaman yönelttiği davranışlar olmayı sürdürdü. Gerek çocukluk gerekse yetişkinlik yıllarımda “ne biçim erkeksiniz, soğan erkeğisiniz, siz de erkek misiniz” benzeri sözler duymak olağandı. Bunların birer hakaret olduğunu, daha doğrusu denklerini erkek kadına söylediğinde hakaret veya cinsel taciz davasıyla yüz yüze kalabildiğini çok sonradan fark ettim.

Benim gibi mazbut bir hayat süren biri bunlara tanık olduysa öbür erkeklere neler olmuştur diyorum. Sanıyorum ki çok daha kötüleri oluyor ama cinsel tacize uğradıklarının farkına varamıyorlar.

Bunların feminizmle ne ilgisi var demeyin. Bunlar muhtemelen bugünkü genç ortamlarında yaşananlar yanında daha saf, daha sıradan kalıyor. Ama yalnızca kızlar, erkeklere yaptıkları sürece! Bugünkü kızlar erkekleri çok daha ağır biçimde “taciz” ediyorlar. Ama bugünün oğlanları daha yuva yaşlarından başlayarak ikinci sınıf insan oldukları ve kadından gelen haksızlığa boyun eğmek gerektiği aşılaması altına girdikleri için neyle yüz yüze olduklarının farkında değiller. Bu basit olaylarda oğlanın ve kızın yerini değiştirince ortaya çıkan resim, bugünün Türkiye’sinde mahkemelik olaylar olarak algılanıyor. Okurun verdiği basit örneklerin hepsi Yargıtay’a göre “cinsel saldırıdır”, ama yalnızca erkek kadına yaptığında. İçine düşmekte olduğumuz dipsiz çukur budur.

4 Comments

  1. SRRSR AA

    Arkadaş bunları hangi ilde yaşadağını yazsa daha iyi olurdu. Biliyorsunuz, Türkiye’nin doğu ve batı illeri arasında önemli farklar var (ya da vardı). Hatta büyükşehirlerde ilçeler arasında bile fark oluyor. Bir şehir “özgürlükçü” diye anılırken diğeri “muhafazakar” olabiliyor. İzmir ve Trabzon, Antalya ve Erzurum gibi. O şehirdeki baskın kültürün ne kadar doğru ne kadar yanlış olduğunu anlamak için bir ipucu olabilirdi.

  2. Misafir

    Kadınlar bu tacizleri her gün ekranlarda, sokakta, toplu taşımada, okullarda ya da iş yerlerinde yapıyorlar. Giyimleri ve hal-hareketleriyle erkeklerin dikkatlerini dağıtmamaları pek mümkün değil. Evlisi-bekarı, ergeni-yetişkini fark etmiyor, bütün erkeklerin biyolojileriyle oynuyorlar.(ki bu durumun çok yönlü sonuçları var)

    Bir zamanların saf liberalizm savunucusu olarak rahatlıkla diyebilirim ki, artık buna bir son verilmesi gerekiyor. Durum her geçen gün iyiye gitmekten çok kötüleşiyor. Yetişkinlerin düzelmesini beklerken ergen ve gençler de iyice onlara benziyorlar. Şehirli kadınların içinde az bir kesim bunu anlayacak düzeyde, bu durumu engelleme güçleri de tartışılır. Diğerleri modern dogmaları olduğu gibi yuttular.

    Bu konuda eski kafalı olacağım çünkü başka bir çıkış noktası göremiyorum. Erk yani güç sahibi olan erkeklerin olaya müdahil olup önce doğru şekilde anlatarak, olmuyorsa zor kullanarak bu durumu düzeltmeleri gerekiyor. Karma eğitim konusunda da olumsuz düşünüyorum. Ben üniversite ortamlarına girmedim, o yüzden ancak tahmin edebilirim ama lise ve ortaokul yıllarını gayet iyi hatırlıyorum. Dar ve mini etekleriyle ilgi çekmeye çalışan kızlar, derse
    önlük giymeden gelen ve teşhircilik yapan kadın öğretmenler… Bunların üstüne teknoloji de gelişince elde kameralı ve büyük ekranlı telefonlarla porno izleyip kızların etek altı görüntüleri kovalayan biz erkek öğrenciler… (Şimdi o adamların bazıları evlendi, hatta kız babası oldular, acaba karma eğitim hakkında ne düşünürler) Daha milyon tane rezalet anlatılır. Gençlerin kurgu yapımlar ve sosyal medya üzerinden bolca “aşk” ve “cinsellik” imgelerine de maruz kaldığını da düşünürsek, bu zamanda karma eğitime izin vermek akıllıca durmuyor.

    Önce toplumu yoldan çıkaran medyaya, reklam, moda ve zibilyon tane sektöre ayar verilmeli. Sonra da çocukluk yaşlarından itibaren iffetin, vücudu sakınmanın, toplum içinde hareket ve söylemlere dikkat etmenin eğitimi verilmeli. Başka bir önerisi olan varsa yazsın, tartışalım.

    • Comment by post author

      feminizmnedir

      5, 6, 7 ve 8. sınıf yaşındakiler için kısa süreli bir yaz okulu yapmakla başlanabilir. Feminizm ve cinsellik eğitimi verilmeli. Toplumun iyi güçlerinin bunu yapmadan geçirdikleri her gün aleyhlerine işliyor. Çünkü burada verilecek gerçek bilgilerin tam tersi olan içeriğin derslere eklenmesi an meselesi. Bugün İsveç, Kanada gibi ülkelerin ilkokullarında eşcinsellik eğitimi veriliyor, erkeklerin aşağılık insanlar olduğu aşılanıyor. Bu program aynen bize de gelecek. İmam Hatip okullarında bile göreceğiz bunları. Zaman meselesi. AKP döneminde müfredata alınan çocuk hakları suyu ısıtmaya ve ortamı hazırlamaya yönelikti çünkü. “Çocuk hakları” tek başına anlamsızdır, arkasından mutlaka cinsiyet değiştirme hakkı gelecektir. Sübyancılığın yasallaştırılması da iyi saatte olsunların gündemlerinde olabilir. Zamanında verilmeyen tepkiler seçeneklerin yok olmasıyla ve geri dönülemez noktaların geçilmesiyle sonuçlanır.

      • Misafir

        Bence eğitim sonranın işi. “Seks satar” doktrinini benimsemiş her sektöre ve oradaki insan şeytanlarına ayar vermeden çocuklara verilecek eğitimin çok bir yararı olmaz.

Leave a Reply

Doğrulama *Captcha loading...

Pin It on Pinterest