“Kadına şiddet” söylemindeki ahlaksızlık ve sinema ve televizyondaki erkek nefretiyle ilgili videomuz:
Veya: youtu.be/YMliQDMB6Uw
Paylaşmanızı rica ederiz.
Erkeğe şiddet konusunda getirilen haksız yaygın itirazlar:
“Kadının erkeğe kaba kuvveti çok enderdir.”
Değildir. Batı ülkelerinde çok sıktır. Fas gibi Batılı olmayan ülkelerde de sıktır. TÜİK’e göre Türkiye’de de sıktır; kocasının darp ettiği her üç kadına karısının darp ettiği bir erkek düşüyor. İkincisi; bir ahlaksızlığın ender olması görmezden gelmeyi gerektirmez. Naziler dünyada çok ender ama hükümetler o küçücük azınlığı bile yok etmek için özel olarak uğraşıyorlar.
“Erkeğin vurmasıyla kadının vurması bir değildir.”
Bu önerme rencide etme veya uyarma veya öfkeyi ifade etme amaçlı merhametli vurmayla yaralama amaçlı vurmayı ayırmıyor. Oysa bunlar aynı değildir. Birinci tür ve genelde tokat biçiminde olan vurma kontrollü olduğu için sonuçları cinsiyete göre değişmez; tamamen aynıdır. Erkeğin vurmasının farklı olduğu yer yaralama amaçlı vurmadır. Oysa feministler veya “kadın hakları savunucuları” bu ikisi arasında kesinlikle bir ayrım yapmıyorlar. Hatta fiziksel güç kullanımı yokken bile “şiddetin” varlığından söz ederek bütün kavramları yerle bir ediyorlar. Tokat yiyen bir modern kadının dünya başına yıkılmış gibi davranmasının tek nedeni feminizmin şişirdiği gururu ve bunu sık deneyimlememiş olmasıdır. Kadınından tokat yiyen bir erkeğin bu tepkinin onda birini vermeyişinin nedeni kadına oranla çok daha sık darbe alması ve erkek düşmanı kültürümüzün bunu normalleştirmiş olmasıdır. Ortada nesnel hiç bir fark yoktur; yalnızca kabuller ve algılar farklıdır. Erkeğin alışkın ve dayanıklı olduğunu ima etmek açık seçik cinsiyetçiliktir. Erkeğin şiddeti “kaldıracağını” varsaymak, tecavüze uğrayan her kadının kuyruk sallamış olduğunu varsaymaktan daha iğrenç bir genellemedir.
“Bu filmler vuran kadınları savunmuyor.”
Savunuyor. Her bir filmi tek tek izlerseniz vuran kadınların masum gösterildiğini görebilirsiniz. Kimisini izlemeye gerek yok, komik sahne olarak çekildiği için otomatik olarak savunulmuş oluyor. Oysa erkeğin kadına vurduğu “komik sahne” yok gibidir. Bir filmin veya romanın açıkça eleştirmediği bir davranış meşru gösterilmiş olur. Bu filmlerin hiçbirinde kadın özür dilemez, suçlu çıkarılmaz. Hatta çoğu filmde tokadı yiyen erkek özür diler!
“Erkeğin kadına vurması elbette komik değildir; çirkindir; korkunçtur.”
Bu bir savunma değil, yalnızca argümanı yinelemektir. Döngüsel mantıktır. Videodaki sahnelerin makul, tersi sahnelerin çirkin olduğu bilgisi bize öğretilmiştir. Bunlar doğal güzellikler veya çirkinlikler değildir. Bunlar edinilmiş yargılardır. Bir başka deyişle kültüre göre değişir. Erkekleri artık ikinci sınıf insan yapmış olan kültürün değişmesi, onarılması gerekiyor.
“Ama hak eden erkeğe vurulur!” Döngüsel mantık. Hak etse bile kadına vurulmayacağını, ama hak eden erkeğe vurulabileceğini söylemek cinsiyetçiliğin de, ayrımcılığın da ağa babasıdır. Feminizm kadınların kayırılması gerektiğinin gerekçesi olarak yine kadının kayırılması gereğini sunuyor. Öncüllerin ve vargıların aynı olması saçmalıktan başka bir şey değildir. Feminizm mantığın bittiği yerdir.
Türkiye dünyanın en ahlaksız toplumlarından birine dönüştü. 8 Mart’ı “kutlayan” sersemler var. Bayram mı bu, neyi kutluyorsunuz? Erkeklere sövme bayramı mı? 8 Mart’ınızı “kutlayan” bir serseme rastlarsanız, cinsiyetiniz ve onun cinsiyeti fark etmez; “ben erkeklerden nefret etmiyorum, erkeklere sövmeyi reddediyorum” deyin. Açıklamaya gerek yok, anlamazdan gelseler de anlarlar.
Leave a Reply